Loading...

Handan Aydin

Singer Darvaza, Uzbekistan 9 Followers
Follow

2 blog entries

Handan Aydın'ın klibini izlediniz mi? Ben izlemedim. Çoğunluğun izlediğini de zannetmiyorum.

Rivayet odur ki TRT, zaman zaman sabah programlarında gösteriyormuş. Fakat klip, diğer kanallarda, yani müzik kanallarında hepi topu dört gün dönmüş. ‘Hem zaten pek bir şeye de benzemiyor'muş.

‘Seyretmediğin şey üzerine niye ahkám kesiyorsun kardeşim?' diye soracak olanlar için: Bunları ben söylemiyorum, Handan Aydın'ın kendisi söylüyor.

Her kaidenin bir istisnası vardır málûm. Bu da müstesna bir klip yazısı olacak; içinden klip geçmeyen... Handan Aydın'ın kendisi gibi; müstesna yani...

Ben onu ilk kez Gülay'ın Damlalar adlı programında görmüştüm. Kulaklarıma inanamamış, oturduğum koltuğa gömülmüştüm. Camdan Sakız adlı türküyü söylüyordu fakat o mu türküyü söylüyor, türkü mü onu söylüyor, ayırt edilemiyordu. Enteresan bir tarzı vardı; türküleri caz gibi yorumluyordu. Ve sohbet sırasında sorulan sorulara, fısıldarcasına, mırıl mırıl yanıtlar veren o genç kadın, iş türkü söylemeye geldiğinde, kendinden geçmiş bir şekilde, saçlarını savurarak şakımaya başlıyordu.

Programdan birkaç gün sonra, ismini Beyoğlu'nda bir mekánın kapısında gördüm. Gidip dinlemek için birkaç arkadaşı organize etmeye kalmadı, afiş ortadan kalktı...

Epey bir süre, müzik marketlerde albümünü aradım. Yok, yok, yok... Öyle ki bir süre sonra varlığından şüpheye düştüm; kulak sağaltan türden bir sanrıya kapıldım, bir nevi serap gördüm sandım...

Sonunda nihayet bir arkadaş vasıtasıyla albümü bulabildim ve uzun süre sadece onu dinledim: Hicazdan Caza...

Tesadüf, geçenlerde Handan Aydın'la tanışmak da nasip olabildi. Nev-i şahsına münhasır bir insan. TV'de izlediğimde kapıldığım intiba, mülayim biri olduğuna dairdi. Televizyon ekranının Mandrake'nin şapkasından daha yaman bir illüzyon mahali olduğunu bir kez daha idrak etmiş bulunuyorum. Ne mülayimi?!.

Handan Aydın ile mülayim kelimesinin aynı cümlenin içinde geçmesi bile mümkün değil. Bilakis, kendileri hafif çatlak bir tip; dikkafalı, dilinin kemiği olmayan cinsten... Memlekette tasvip edilen kadın türüne mensup değil. Sizi bilmem ama şahsen takdir ettiğim türden...

Kısa muhabbetimizde bir dolu şey anlattı: Ulus Plak ile sözleşmesini iptal ettirttiğini, davalı olduklarını, hatta ağır bir iddia, onun yalancısıyım ama şirkette dayak bile yediğini... Albümünün korsana düştüğünü, satışının, dağıtımının kasten önüne geçildiğini... Çıkacak adam gibi bir türkü bar bulamadığını oysa müzikte esas er meydanının sahne olduğunu ve kabiliyetini en iyi orada sergileyebildiğini... Sahnedeyken yerden yere atlayarak kendini kaybettiğini... Bir sonraki albümünde Hindistan'dan müzisyen getirtmeyi arzuladığını... Bu kurtlar piyasasında ne dönerse dönsün kimselerden korkmadığını...

Handan Aydın, 30 Mart'ta Fatih Erkoç'un Yankılar adlı programına katılacak ve Nisan'da Babylon'da sahneye çıkacak. Bunun yanında birkaç plak şirketiyle görüşmeleri sürüyor. Ama yarın da ne, yarım saat sonra başına ne gelecek, onu bilemiyor. Hepimiz ve hiçbirimiz gibi...

Handan Aydın, besbelli, biraz deli... Tanıyanlar da bunu doğruluyor. Ben de sormak isterim: Akıldan ne hayır gördük? Sürü sepet akmaz kokmaz tavşan boku şarkı ‘çığırıyorum' kisvesi altında böğürüp duruyor da ne oluyor? Iğdır'ın Al Alması'nı bir kez de ondan dinlemişler hak verecektir sanırım: Bu deli kızın türküleri, kulakta pastı, kirdi, tozdu, ne varsa siliyor. Dilediğince türkü söyleyebilir, biz de dinler nasipleniriz inşallah; umarım, umarım, umarım..

Ebru ÇAPA [email protected]

Be the first to comment


Değişik bir ülkedir benim ülkem.

Stüdyosuna, klibine, tanıtımına binlerce dolar harcanan kötü şarkıcılar şansları yaver gider de birkaç magazin martavalının malzemesi olurlarsa, albüm satsınlar ya da satmasınlar meşhur oluverirler benim ülkemde.

Bu; bir grup insanın gittiği kimi barlarda program yapmaları, bilmem hangi şirketin bayi toplantısında ekstraya çıkmaları için yeter sebeptir.

Ondan sonra musluklar akar, küpler dolar.

Ola ki gündemden düştüler, hemen yeni bir martaval bulunur.

Çarklar böyle döner benim ülkemde.

Televizyonu ne vakit açsak karşımıza çıkan, müzikten başka her şeyle uğraşan bu insanların albüm satışı kimi zaman otuz bini bulmaz.

Ama ne önemi vardır; onlar meşhur insanlardır; nasıl olsa bir şekilde para kazanırlar.

Öte yandan güzel ülkemin isimsiz kahramanları vardır.

Sokakta görseniz tanımazsınız, albümlerini müzikmarketlerde, kliplerini Kral TV'de göremezsiniz ama çok satarlar. Kimileri milyonu devirir.

El arabası tezgahlarda işporta kaset satan çocukların patlak kolanlarından yayılan ezgileriyle sevilirler. Kulaktan kulağa anlatılır, milyonların evlerine girerler.

Onların büyük stüdyolara girme, iyi aranjörlerle çalışma, klip çekme şansları yoktur çoğu zaman. Ekstraları da olmaz. Türküler söylerler. Ama inanın iyi söylerler.

Türküler, benim güzel ülkemde sigara dumanına boğulmuş türkü barlara hapsedilir, cep telefonlarına melodi olur, el arabalarında milyonlar satar ama yine de yaranamaz kimseye.

Konservatuvarlar burun kıvırır, üniversiteler araştırmaz, 'beyaz Türkler' evinde dinlemez.

Ama ne zaman zora gelsek türkülere sarılırız. Hikaye bir albüm mü yaptın, koy bir anonim türkü. Barda program mı yapıyorsun koy repertuvuarına üç-beş türkü. Kayınbiraderin düğününde göbek mi atılacak çal oynak bir türkü. Aşık Veysel bile Tarkan albümüne girmedikçe pek akla gelmez bu ülkede.

Farklı yorumlarıyla dikkat çekenler, derleyiciler plak şirketlerinin kapılarından dönerler.

Zaten türküleri farklı yorumlayanlara 'bizden başka kimsenin türkü söylemeye hakkı yoktur'cuların da pek tahammülü yoktur.

Handan Aydın ismi kaç kişiye ne ifade ediyor bilmiyorum.

Geçtiğimiz günlerde beş yıllık bir aradan sonra ikinci albümü 'Hicazdan Caza'yı çıkardı.

Caz vokaline olan eğilimi hemen belli oluyor. Önce 'cazla türküyü karıştıralım da ne kadar önemli müzisyen olduğumuzu anlasınlar' türünde beyhude işlerden biri sandım.

Ama dinledikçe anladım ki Handan Aydın'ın böyle bir kaygısı yok.

Bu ülkenin türkülerini seviyor. Ufuğu açık her yorumcu gibi de cazın vokal matematiğine ilgi duyuyor.

Albümünde de o güzelim türküleri, cazla olan vokal ilişkisini son derece kararında kurarak tertemiz söylüyor.

Düzenlemeler de aynı tatta; ne müzisyen mastürbasyonu, ne 'aslında caz yapıyoruz' kaygısı...

Kendinize bir iyilik yapın da şu albümü alın. Burun kıvırmadan dinleyin bakalım ne hissedeceksiniz.

Son söz olarak da yeri gelmişken birkaç kişiye selam çakmak isterim.

Müzisyenliği ve türküye yaklaşımıyla yaşayan kahramanım Erkan Oğur'a, başka bir dolu iş yapma fırsatına rağmen yıllardır türkülerini söyleyen Gülay'a, her daim Arif Sağ'a, yaptığı antolojik çalışmalarla Beyoğlu'nun kakofonisi içinde yıldız gibi parlayan Metropol Müzik'e içten saygı ve sevgilerimle...

Be the first to comment